Uşşaki ne demek? Uşşaki tarikatı nedir?

Son günlerde gündeme gelen meselelerden olan Uşakki Tarikatı farklı ismi dolayısıyla araştırılan konulardan oldu. Uşşaki ne demektir? Uşşaki Tarikatı nedir? Kimlere Uşşaki denir?

Sosyal medyada ve ana gündemde konuşlmaya başlanan Uşşakılk cemaati vatandaşalrın merak konusu oldu. Peki, Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nusrullah kimdir? Uşşakılik cemaati nerededir? Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nusrullah kimdir?Uşşakılik nedir?

UŞŞAKİ TARİKATI LİDERİ FATİH NURULLAH KİMDİR?

58 yaşında olan Fatih Nurullah, 1962 yılında İstanbul'da doğmuştur. Fatih Nurullah aslen Sivas Divriğilidir. Babası Hasan Bedrettin, Annesi ise Bedriye Hanım'dır. 1984'de askerlik yaptı.1987'de evlendi. Bu evliliğinden 1 kızı 3 oğlu vardır.

İlk ve ortaöğrenimini İstanbul'da tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi spor Akademisi mezunudur. Balkan 3.'lüğü olan milli güreşçidir.

UŞŞAKILİK NEDİR?

Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin'in tesis ettiği Halvetiyye'nin orta kolu Ahmediyye tarikatının dört ana şubesinden biridir (diğerleri Sinâniyye, Ramazâniyye, Mısriyye). Tarikatın silsilesi Hüsâmeddin Uşşâki'nin şeyhi Emîr Ahmed Semerkandî vasıtasıyla Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin'e ulaşır. Bazı kaynaklarda Hüsâmeddin Uşşâki'nin gençlik döneminde Kübreviyye'nin Nurbahşiyye koluna intisap ettiği kaydedilmektedir.

Bu intisap, muhtemelen ya memleketi olan Buhara'da veya daha sonra uğradığı Herat ve Meşhed dolaylarında ya da Anadolu'da gerçekleşmiştir. Bursa, Balıkesir ve Uşak civarında Kübreviyye tarikatının az sayıda mensubu bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Bundan dolayı Uşşâkıyye'nin Nurbahşiyye ile Halvetiyye'nin bir karışımından ortaya çıktığı söylenebilir.

Ahmet Hüsâmî Efendi'nin Silsiletü'l-evliyâ'sı (Harîrîzâde, II, vr. 291b), Tabibzâde Mehmed Şükrü'nün Silsilenâme-i Turuk-ı Sûfiyye'si (Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 1098) ve Ahmed Muhyiddin Efendi'nin Tomar-ı Kebîr'indeki listelerin birleştirilmesinden Hüsâmeddin Uşşâki'nin doksan dokuz halifesi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak tarikat, halifelerinden Saruhanlı Memican Efendi (ö. 1008/1599-1600) kanalıyla devam etmiş, ikinci pîr Cemâleddin Uşşâki ve üçüncü pîr Abdullah Salâhî Uşşâki tarafından sistemleştirilmiştir. Kaynaklarda Cemâliyye ve Salâhiyye'nin yanı sıra Kilitbahir'de medfun Şeyh Ahmed Câhidî'ye (ö. 1070/1659-60) nisbet edilen Câhidiyye de Uşşâkıyye'nin şubesi kabul edilmektedir.

Önceleri İstanbul merkezli bir tasavvuf mektebi olan Uşşâkıyye, İstanbul'da Cemâleddin Uşşâki'ye nisbetle Cemâliyye ve ardından Salâhî Uşşâki'ye nisbetle Salâhiyye şubeleriyle de temsil edilmiş, bir taraftan halifeler vasıtasıyla daha çok Ege ve Rumeli'ye doğru yayılmıştır. Nazilli, Edirne, Keşan, Gelibolu, Çanakkale, Gümülcine, Filibe, Belgrad, Peç, Budin, Tımışvar, Kandiye Uşşâki tekkelerinin görüldüğü yerlerdir. Evliya Çelebi, Kahire'de mahmil-i şerif alayına katılan tarikat erbabını sayarken Uşşâki dervişlerini de zikreder, Halep'te de bir Uşşâki tekkesi olduğunu söyler.

Münîrî-i Belgradî (ö. 1026/1617), Silsiletü'l-mukarrebîn adlı eserinde Belgrad'da bir Uşşâki şeyhiyle tanıştığını, bu şeyhin Belgrad'da âşık ve sâdıkların toplandığı güzel bir tekkesi bulunduğunu, her ramazan ayının son on gününde büyük bir toplulukla itikâfa girdiklerini ve sürekli oruç tuttuklarını belirtmektedir. Belgradî'nin, "Zikirleri oturdukları yerde idüp raks ve semâ itmezlerdi" sözü ilk dönem Uşşâkiler'inin âyinlerinde devranî değil kuûdî zikir yaptıklarına işaret eder.

Bayramî-Melâmîleri'nden Sarı Abdullah Efendi de Uşşâkiler 'in dehr orucu tuttuklarını, devamlı ibadet ettiklerini, insan takatini aşacak derecede halvet ve uzlet ehlinden olduklarını, nefis tezkiyesine ve bâtın tasfiyesine önem verdiklerini söyler (Semerâtü'l-fuâd, s. 142-143). Mehmed Nazmi Efendi, Anadolu'daki Halvetî şeyhlerine dair kıymetli bilgiler içeren Hediyyetü'l-ihvân adlı eserinde Pîr Hüsâmeddin Efendi'den sonra Rumeli'de bazı halifelerin faaliyet gösterdiklerini, bunlara Uşşâkiler dendiğini, mücâhede ehli ve Hakk'ın rızasını kazanmış kimseler olarak etraflarında mürid ve muhiblerin bulunduğunu aktarır.

İstanbul'da Uşşâkiliğin faaliyet gösterdiği ana tekke Hüsâmeddin Uşşâki Tekkesi'dir. Kasımpaşa'da yer alan ve Pîr Hüsâmeddin Uşşâki'nin türbesini barındıran bu tekke Uşşâkiliğin âsitânesi ve pîr makamıdır (bk. HÜSÂMEDDİN UŞŞÂKI TEKKESİ). XVI. yüzyılın son çeyreğinde Hüsâmeddin Uşşâki tarafından kurulmuş, tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar aralıksız faaliyetine devam etmiştir. Uşşâki Âsitânesi'nden başka Eğrikapı dışındaki Cemâleddin Uşşâki, Fatih Haydar'daki Tâhir Ağa, Üsküdar'daki Halim Gülüm, Eyüp Defterdar'daki Balçık, Fatih Keçeciler'deki Mahmud Bedreddin, Fatih Haydar'daki Hocazâde tekkeleriyle Karagümrük Uşşâki Zâviyesi, Yedikule'deki Hâlid Efendi, Aksaray'daki Mehmed Emin Efendi, Fatih Şehremini'deki Deniz Abdal, Kayserili Mustafa Efendi ve Fatih Nişanca'daki Havuzlu Uşşâki tekkeleri İstanbul'da tarikata ait diğer tekkelerdir.

Tarikatın, üçüncü pîr Abdullah Selâhaddin Uşşâki'den sonra özellikle Rumeli'de ve Batı Anadolu'da yayılırken yer yer Mevlevî, Bektaşî, Gülşenî tarikatları ve Bayramî-Melâmîleri'yle yakın ilişkiler kurması, daha geç dönemlerde tarikatta zâhidlikten rindmeşrepliğe doğru gelişen bir tasavvuf anlayışının öne çıkmasına yol açmıştır. Önceleri Bektaşî olduğu rivayet edilen Nazillili Hulûsi Baba ile başlayan bu meşrep Ahmed Tâlib-i İrşâdî ile günümüze kadar ulaşmıştır. Bu meşrep mensupları kendilerini Nâzenîn-i Uşşâki diye tanımlamışlardır.

Uşşâkiler her ne kadar ilk dönemlerinde sadece kuûdî zikir yapmış olsalar da daha sonra tarikatın zikir ve âyin usulleri Halvetiyye'nin diğer kollarına uyarak devranî olmuştur. İstanbul Uşşâki tekkelerinde durak, cumhur ilâhisi, usul ilâhisi, devran ilâhisi gibi İstanbul tavrı tekke mûsikisi icra edilirken Anadolu'da bu tavır yerini mahallî formlara bırakmıştır. Nâzenîn-i Uşşâki ve Melâmî Uşşâkiler'de ise devran yoktur. Pîr Hüsâmeddin Uşşâki'ye nisbet edilen Evrâdü'l-kebîr, Şerhu Virdi's-settâr isimli vird kitapları bir Uşşâki sâlikinin günlük dua kitaplarıdır. Uşşâki âdâb ve erkânını Salâhî Uşşâki Tu?fetü'l-?Uşşâ?ıyye adlı risâlede toplamış, eser son devir Uşşâki şeyhlerinden Abdurrahman Sâmi Efendi tarafından genişletilerek tercüme edilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu