Tüm Şehir Bu Olayı Konuşuyor Yaşanmış İbretlik Bir Olay!

Tüm Şehir Bu Olayı Konuşuyor Yaşanmış İbretlik Bir Olay!... İsmim Sümeyye 18 yaşındayım ve babamın imkânı olmadığı için orta okuldan sonrasını okuyamadım. Annem Hafız olmamı çok istiyordu beni kuran kursuna gönderdi ama annemin o yıl içinde vefat etmesi ile kursa devam edemedim. Çalışıp aileme destek olmam gerekliydi.

2020 yılının sonları idi Korona Virüs Salgının pik yaptığı, tüm ülkede karantinanın en kapsamlı şekilde uygulandığı günlerdi.

Babam uzun zamandır işsiz olduğu için, gündelik iş bulursa çalışıp eve yiyecek bir şeyler getiriyor, iş bulamadığı zamanlarda sadece gözleri yaşlı olarak eve dönüyordu. Yanımızda hiç ağlamazdı, ama yolda gelirken içten içe ağladığı belli olur gözleri ıslak olarak eve gelirdi.

Çalışıp günlük parasını alabildiğinde ise kalbinin pır pır edişini eve girişinden hissederdik, gözlerinin içi gülerdi.

Evde en büyük kardeş benim, diğer üç kardeşim 6 ,10,12 yaşlarında erkekler. 12 yaşında ki erkek kardeşim hakan bazı şeylerin farkında olsa da daha hayatın gerçeklerini göremeyecek kadar küçük.

Büyük şehirde sobalı bir evde yaşıyoruz, ama sobamızda yasak olmadığı günlerde kardeşim hakan ile sokaktan toplayabildiğimiz kağıt ve tahta parçalarından başak bir şey yanmaz.

Aralık ayında evimizde soba sadece evin soğuğunu kesebilecek kadar yanabiliyor, fakat babam soğuğa aldırmadan her gün sabah namazından sonra duasını edip iş bulabilmek için evden çıkar, ayakkabısının yırtıklığının veya birçok yeri yamalı montunun durumundan ziyade, akşam eve getireceği ekmeğin hayali ile iş aramaya giderdi.

Yine çok aşırı soğuk olduğu bir günde babam sabah sessizce evden çıktı,

Yine çok aşırı soğuk olduğu bir günde babam sabah sessizce evden çıktı, ama çıkarken babamdan gelen öksürük sesleri, gıcırtılı açılan kapımızın sesini bastırıyordu.

İçimde kötü hisler oluşmuştu, acaba babam Korona salgınına mı yakalanmıştı, eğer öyle bir durum varsa bizim için çok kötü bir durumdu. Zira zaten sağlıklı bir beslenme imkanı bulamıyorduk ve babamın gündelik getireceği yiyecekler de olmasa iyice kötü olacaktık.

Bu durum birkaç gün böyle devam etti. Babam öksüre öksüre gitti, öksüre öksüre geldi. Ama bu günlerde hiç iş bulamamıştı.

Hatta birkaç defa basit iş için gittiği yerden de öksürüyorsun diye geri göndermişlerdi. Babam hastaneye de gitmeyi kabul etmiyordu, geçer inşallah diyor, bizim yanımızda çektiği acıyı belli etmemeye çalışıyordu. Hastaneye giderse, pozitif çıkmaktan ve hatta 10 - 15 gün hastanede yatırılmaktan korkuyordu, çünkü onun tek derdi ben ve üç kardeşimdi.

Babamın yüreğinin ağlaması artık neredeyse dışarıdan duyulacak hale gelmişti, dayanacak gücünün kalmadığını hissediyordum, Annemden sonra babamı da kaybetmeyi düşündükçe hayat dayanılmaz bir hal almaya başladı.

Mahallede kapısını çalabileceğim neredeyse tanıdığımız hiç kimse yoktu, buraya taşınalı bir yıla yaklaşmıştı, ama salgın sebebiyle insanlar birbirlerinin kapısını bile çalmıyordu be nedenle de hiç kimse ile tanışamamıştık.

Ama inanıyordum, Allah bize bir kapı açacaktı, mutlaka bize sahip çıkan birileri olacaktı, dünya bu kadar da acımasız olmuş olamazdı.

Soğuk bir akşam, yatsı namazından sonra evde ki tüm battaniyeleri ve yorganları kardeşlerimin ve babamın üzerine örtüp ışıkları söndürüp beklemeye başladım.

Gözüme uyku girmiyordu, babamın üzerine örttüğüm battaniyelerin altına Rabbim sen yardım et diye inlediğini duyabiliyordum.

Tam o sırada kapı çaldı, yan pencereden baktım 50’li yaşlarda sakallı birisi kapımıza vuruyordu, temiz yüzlü birisine benziyordu, korka korka da olsa kalktım eşarbımı örttüm ve kapıyı araladım.

Kapının aralığından buyurun kimsiniz dedim, çok yumuşak bir ses tonu ile selam verdi ve “kızım ben bu mahallenin camisinin imamıyım ismim Mehmet, baban evde mi?” dedi.

İçime bir sevinç doğmuştu, çok uzun süredir kapımızı çalan birisi olmuştu.

Babamın rahatsız olduğunu şu an yatakta olduğunu ifade ettim, buyurun ben yardımcı olayım dedim.
Mehmet hoca; Kızım senin babanın adı Osman mı? dedi.

Evet hocam siz babamı tanıyor musunuz dedim, yok kızım babanla hiç tanışmadık kızım dedi.

Peki geliş sebebinizi sorabilir miyim dediğimde Mehmet hocanın gözlerinin hafif yaşlı olduğunu hissettim.

Dedi ki;

  • kızım yanlış anlamsan sana bir soru sorabilir miyim?
  • Buyurun hocam
  • Siz kaç gündür yemek yemiyorsunuz?

Ben şaşırmıştım, bizim evdeki bu halimizi Mehmet hoca nereden bilebilirdi ki, Hocam siz bunu nereden biliyorsunuz dedim, o anda Mehmet hoca dizlerinin üzerine çöküp, ellerini açıp rabbim şükürler olsun diye dua etmesi beni daha da çok şaşırttı.

Dayanamadım ısrarla sordum hocam lütfen söyler misiniz, Rabbimizden başkasına açmadığımız bu halimizi nereden biliyorsunuz diye sordum.

Dedi ki; Kızım üç gündür rüyamda bana “Mehmet Efendi, senin mahallende yaşayan Osman efendi ve çocukları açken senin kıldığın gece namazları boş” diye sesler duyuyorum.

Birinci gün çok önemsemedim ama aynı sesi sonraki gün de duyunca iki gündür mahallede sizi aramaya başladım, Rabbime söz vermiştim bu gece sizi bulmadan uyumayacaktım, şükürler olsun ki sizi buldum dedi.

Mehmet hocanın gözlerinin sevinç gözyaşları olduğu aşikardı, ben ise donup kalmıştım.

Mehmet hoca arabasına yöneldi, bagajını açtı ve önceden hazırladığı poşetleri ellerine doldurup geri geldi.

Kızım Allah rızası için babanı ve kardeşlerini uyandır, bu gece aç yatmasınlar yarın ben geleceğim babanı hastaneye götüreceğim, size de gerekli ne varsa elimden geldiğince yardım edeceğim, yeter ki dua ederken bana da dua etmeyi unutma dedi ve gitti.

Bir sonra ki gün Mehmet hoca yeğeni olduğunu belirttiği bir doktor ile birlikte evimize geldiler, doktor bey babamı kısa bir muayene ettikten sonra ambulans çağırdı ve babamı hastaneye kaldırdılar, ama durumunun korkulacak bir şey olmadığını doktor beyin bizzat kendisinin ilgileneceğini ifade ettiler.

Mehmet hoca o günden sonra babam çıkana kadar bizi kendi evinde misafir etti, 10 gün kadar sonra babam hastaneden taburcu oldu, bu arada mahallede babamın yapabileceği bir iş ayarlandı, Mehmet hoca bazı resmi kurumlarla da görüşmeler yapmış, bir çok yerden yardım ve para desteği geldi, şimdi Mehmet hoca sayesinde evimizde sobamız ve mutfakta tenceremiz kaynıyor.
Rabbim Mehmet hocaları eksik etmesin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu